29 Ağustos 2014 Cuma

TESLİMİYET





Yaşama, ızdıraba, güneşe ve  aya, yağmura, denize, ışığa, kitaplara, acıya, yıldızlara, sevince, An’a, geçmişe,  geleceğe, müziğe, dansa, işaretlere, tanışmalara, karamsarlığa, şiire, güvene, hayvanlara, denizaltına, gökyüzüne, doğuya ve  batıya, rüzgara, konuşmalara, dünyaya, sevgisizliğe, mutluluğa, aldatılmaya, nefese, limitlere, renklere, insana, doğaya, deniz kabuğuna, masallara, heyecana, tutunmaya, güvensizliğe, aşka, cinselliğe, suya, uykuya, rüyalara, kibre, zamana, üzüntüye, çocuklara, yazılara, sevgiye, coşkuya, özgürlüğe, tatlara, ödüllere, koruculara, seslere, teknolojiye, yalana, yeryüzüne, ağaçlara, sessizliğe, kirliliğe, uyuşukluğa, resimlere, esirliğe, hareketlere, nefrete, farkındalığa, suça, yanlışa, öfkeye, bırakmaya, şehirlere, hislere, cesarete, korkuya, aydınlanmaya, toprağa, maskelere, eğitime, konfora, bütünlüğe, dinlemeye, güzelliğe, masumiyete, disipline, paylaşmaya, dikkate, basitliğe, çabaya, gerçeğe, öğrenmeye, geleneklere, yalnızlığa, yaratıcılığa, tembelliğe, hırsa, hiçliğe, başkaldırıya, eşitliğe, zihne, kültüre, ölüme, endişeye, hakikate, doğuma,sonsuzluğa, alışkanlıklara, düşüncelere, zevke, cezaya, çatışmaya,  yoksulluğa, ideallere, kadere, deneyimlere, imgelere, boşluğa, TESLİMİYET’e.

(Resim  alıntıdır.)

24 Ağustos 2014 Pazar

Korku!!!

İnsanoğlunun öyle  bir yapısı var ki; çocukluğumuzdan itibaren bilinçaltımıza  korku duygusu  empoze ediliyor ve  bu korku durumları  zaman  geçtikçe artıyor. Öncelikle topluma  karşı önemli  biri olmalıyız, işimiz, kariyerimiz, saygınlığımız olmalı. Bunları  başaramadığımızda içsel olarak topluma layık  olamama haliyle  korku sana  ‘ben buradayım’ demeye başlıyor. 

Korku bilinçaltımızda yatan en  büyük sorunlardan biridir. Korkuyla yaşadığın zaman bir şeyler  yapmak zordur. Korkuya  kapılmış zihin kendi  düşünce  kalıplarından uzaklaşmaya  cesaret edemez ve  iki yüzlülüğe  sebep olur ve korku ile  yaşarsan bulunduğun karanlıktan çıkamazsın.

Hepimizin korkuları  vardır. İşimizi, sevdiklerimizi kaybetmek, parasız kalma, hasta  olmak, ölüm  korkusu, sevilmeme,  yalnızlık gibi ve var olduğunu hissettiğin, bilinen bir  yaşantın var, evin, işin, arkadaşların, eşin, çocuğun, sevgilin  gibi, belli kalıpların  içinde  yaşarken  bunların olmadığını  düşündüğün an korku yüzeye çıkıyor,  kalıpların dışına  çıktığında  bilinmezlik  hali doğuyor asıl  korku  bu BİLİNMEZ’lik hali…Peki  bu  duyguyla  karşılaşınca genelde  ne yapıyoruz?
Korkunun en büyük  nedenlerinden biri  kendimizle yüzleşmemektir ve  kendimize göre  zihnimizde  yarattığımız kaçış yollarına  başvururuz oysa ki kaçış;  korkularımızı  büyütmekten başka  bir  işe yaramıyor.   

Diyelim ki eski  sevgilinizle  tatsız  durumlar  yaşadınız  ve  o  acının, üzüntünün izleri hala  içinizde duruyor ve  o  anları düşündükçe bir daha  bunu yaşamayacağım  düşüncesiyle kalıyorsun. Halbuki  şu an onu yaşamıyorsun belki her  şey yolunda ama zihninin  yarattığı o  geçmiş durum senin  korkunu  yüzeyde tutuyor, o anı yaşayıp  gelecekte de  yaşayacağın  korkusuyla gerçek olmayanı yaşayıp,  gerçeği kaçırıyorsun.
Geçmişte  olanın düşüncesini, geleceğe yansıtıyorsun.
Korkuyu gözlemlerken ‘ondan  kurtulmalıyım, korkumu  kontrol  etmeliyim’ derken de aslında  korkudan  kaçmaya çalışıyorsun.

Korku  senin  içinde,  korkudan ayrı  bir şey  değilsin, ancak  onun  bir  parçası olduğunu  kabul  ettiğin zaman ÖZGÜRLEŞİRsin,  cesaretinle karşılaşırsın ve CESARET EN BÜYÜK  ADIMDIR.


10 Ağustos 2014 Pazar

BİSİKLET VE YOGA


Bodrum’a  geldikten 10 ay  sonra  hayatımıza  bir yenilik  daha eklendi  bisiklet J Fikir  Lorenzo’dan  çıktı.  Buraya  yerleşmeden bir süre  önce  hafta  sonları İzmir’in o  güzel  Bostanlı  sahilinde  binerdik. Bir akşam  artık binmediğimizi ve  binmek  istediğini  talep  edince  bende yeni  hayallerimin arasına Bisikleti  ekledim. 3  ay  sonra  adını  PRANA (Nefes,  yaşam, yaşam gücü, dayanıklılık,  enerji, can) koyduğum bisikletimize kavuştuk. Arkasına da  Lorenzo’nun  koltuğu.


 En son 25’li  yaşlarımda  binmiştim daha sonra ki yaşam  koşulları uzaklaştırdı ve ardından yogaya  başlayınca  bisiklet hayatımdan  çıktı. Çünkü ben eforu  sevmiyorum.  Yoga  ise efor  içinde  eforsuzluk .  Çaba  sarf etmiyorsun, o günkü  limitin neyse  onunlasın, bedeninle  daha da  bütünleşiyor,  bedeninin  izin  verdiği  hislerle kalıyorsun. Zihinde ki  düşünceler  biraz  daha arka  plana kayıyor,  rekabet yok. Unuttuğun  o bedenini  hatırlıyor ve  saygı  duymaya başlıyorsun. Bu hisler içindeyken,  Bisiklet ise benim için tam  bir efor,  bazen  ne  işim  var pedallıyorum  dedim,  bazen  ne  amaçla  kullanmam  gerektiğini  sorguladım ama sonunda  bunu eğlenceli bir çabaya dönüştürmeye başladım. Yine  bedenimi  dinleyerek limitlerimi  zorlamadan, sakatlanmaya  izin vermeden, rekabet  etmeden,  yarışmadan,  an geldi pedallıyamıyorsam  indim ben bisikletimi taşıdım J
Bisikletle yeniden barıştım, Lorenzo’yla daha çok keyif alarak pedallamanın tadını deneyimledim. Yokuş yukarı  çıkarken bacaklarımda ki o  hislerden sonra  aşağıya doğru  süzülmenin özgürlüğünü,  mutluluğunu  yaşadım.

Ve  en güzeli de Lorenzo ile üyesi  olduğum BBK (Bodrum  Bisiklet  Kulubü) ailesiyle Çanakkale 3. Şehitlere Saygı Bisiklet Turuna katılmaktı. BBK’nın Her hafta Pazar günleri  yaptığı turlara  katılmak ayrı güzel ama Çanakkale  hepimiz  için farklı  deneyim  oldu. İlk gün  57. Alay 2. Gün  Conk bayırına  çıkabilmek hepimiz için kendi  bedenimizin  limitini ve  çabasını  yaşayabilme  fırsatını sundu. Bu tura katılan yaklaşık  2000 bisikletçi  ile  pedallamanın tadı bambaşka,  apayrı bir hikaye ve  sonuç  olarak;





Bisiklet  artık  hayatımızda ve  yoga  ile  dengelenmiş  durumda.