12 Aralık 2012 Çarşamba

İZMİR'DEN AYRILIRKEN


            Bugün kısa bir meditasyon çalışmam da gördüm ki, hayat bana  istediğim her  şeyi sunmuş. Yıllarca  İzmir’e yerleşme  hayaliyle yaşarken 2006 yılının sonbaharında Bodrum’dan merhaba dedim İzmir’ime. Yaklaşık 6 yıllık yaşamıma  çok şey kattı, büyüttü beni. Kedilerim ve köpeğimle  sürdürdüğüm yaşamıma  hayat arkadaşım ve sonrasında oğlum eşlik ederken Yoga hayatıma girdi.
1 yıla  yakın süren eğitimlerle  birlikte  kendimi daha  yakından görmeye başladım ve  bazen dibe vuran bazen ayaklarımın yerden kesildiği ve  bazen de  dengeyi  yakaladığım haller içerisindeyken, Hoşça kal dedim  5  yıllık  hayat  arkadaşıma.
Aylarca nerede olmam gerektiğini anlamaya çalışırken kararımı verdim Kürkçü dükkanım Bodrum  beni bekliyor J Evren  yolunu  öyle güzel bir açmıştı ki yepyeni bir başlangıcın heyecanı var  olurken bir  o  kadar da  İzmir’e tutunma tavrımla  yüzleştim.
İşimi, evimi,  eşyalarımı, sevgilimi hepsini bırakmam gerektiği An’dayım.
Kapım açık evren harekette ve  çok hızlı işliyor. Tutunduklarımı bıraktım. Çağ  Hocamın da  dediği gibi artık  duygusal  savaşçıyım,  o yüzden fışkırtmama gerek yok göğüs kafesimi  rahatım  incinmekte
J
Birkaç saat içinde  İzmir’den ayrılmadan… İzmir’ime;  beni sarhoşluğum,  mutluluğum, hüznüm, isyanlarım, küfürlerim,  endişelerim,  korkularım, sevgim ve öfkemle her şeyimle  beni burada yaşattığın  için;
Burada tanıdığım  isimlerini unuttuğum insanlara,  kavga ettiklerime, sevgililerime, terk  ettiklerim,  reddettiğim, çok isteyip de  reddedildiklerim, sokak hayvanlarına, evlerime, hüznüme,  sevincime, özgürlüğüme, hıçkırıklarıma, kavgalarıma, öfkelerime, endişelerime, korkularıma, şahit  olan omuzlarına  başına  koyup  ağladığım, sarılıp güldüğüm, özlem giderdiğim, eğlendiğim tüm  arkadaşlarıma  ama en çok beslendiğim minik bedenlerim çocuklarımdan ayrılacağım  için, içim buruk olsa da  buradan  gitsem de sizinleyim… Kapılarım burada  hep  açık  ve  bu güzel duyguyla  Hoşça kal diyebiliyorum sizlere.  Gitme kararını verdiğim haftadan itibaren yeni  tanıştığım ama hayatımda  sanki hep varmışlar gibi  olan Müge ve İffet arkadaşıma,  Hayatımda  olduğunuz  için  tüm  arkadaşlarıma,  öğrencilerime,  hocalarıma teşekkürler.
Çok zamandır  bloğuma yazmıyordum. İzmir ile  başladık artık  Bodrum yaşantımla  devam  ederim yazmaya. Çok  seviyorum sizi
J

6 Mart 2012 Salı

YOGA YOLUNDA…


Yaklaşık  3  hafta  önceydi, oğlumla  otobüsle evden dönüyorduk,  durağa gelmeden kalktık  düğmeye bastım  ve inerken kapı şöfor tarafından kapanırken  lorenzo’yu kurtarma derdinde adama  bağırdım. O  an ki hareketimle ayağımı  arkaya götürüp kapı ile basamağa sıkıştırmam bir oldu  adamın kapıyı  açıp  kapama  eylemi ile de  iyice sızlattı bileğimi L Herkes benim bağırmalarımla  yanımıza gelirken  lorenzo’yu  biri kucağına  aldı.  Ohhh  dedim çocuk  rahat,  geldik benim durumuma  canım feci  yanıyor aklımdan geçen ertesi akşam ki  eğitim ve ayağım. Tanrım bedenim önemli. Zamanı değil olmamalı, nefesimle kalıyorum çıkmıyor ama,  iyice yerleşti  ayağım ne  kapı ne benim ayağım kıpırdamıyor. O an yine anladım.  Ne  kadar önemli  nefes almak ve bedenini hatırlamak. Bir kez daha yoga ya EVET dedim. Çok  sakindim canım acıyor ama  ben sakinim. 10 dk.lık çabalar sonucu kurtardım ayağı. Biraz  sendeliyor ve ağrı hallerindeyim.  Nasıl böyle sakinim.  Şaştım kendime J Şoföre de gayet  mahcup benmişim gibi ‘’lütfen biraz  daha dikkatli olur  musunuz’’ demekten başka  bir şey  yapmadım.  Adam benden beter korku  halinde. Neyse ki  hasarsız bir şekilde  vedalaşıp eve doğru  yürürken Kendime geldim ben nasıl bu  kadar  sakin olmuşum J Eskiden olsa  Ambulansla hastaneye gider ortalığı ayağa kaldırır,  üstüne  karakolluk olurduk  şoförle… Basına  çıkmak bile  şaşırtmasın  sizi.  Hatta annemle  o  akşam konuştum nasıl  oldu  da ambulans çağırttırmadın  dedi bile J
İşte Yoga beni böyle dönüşüme  uğratıyor J Nefesle  kalmak ne  kadar  önemli. Ama  her zaman  böyle sakin ve  mutlu muyum hayır  tabiki J
Bende  insanoğlu  olarak duygularıma  sahip  çıkıyorum. Kimi  zaman  öfkeleniyorum,  ağlıyorum,  mideme kramplar  girecek kadar üzülüyorum ya da ayak  parmaklarımdan başlayıp başımın tepesine kadar bedenimin her yerine  yayılan  mutsuz zamanlarım bile  oluyor. Hep  sanılır ki  Yoga  yapan ; huzurlu,  sakin. Değil sayın okuyucular J tüm duyguları bende  tanıdıklarımda  %100 yaşıyoruz.  Bizimde  stresimiz  hastalıklarımız  oluyor. Bunlar  doğal olması gereken  bence  olmuyorsa  bir garip sürekli,  peace şeklinde  dolaşmak ne mümkün….
Ama  yogayla  bu yaşanan  tüm duygular dengeleniyor.  Kabullenmeler ile  şifalanıyorsun.  Şu  an  mutsuzluğum tavan yapmış durumda  ama  içimde  bir yerde de küçücükte  inanılmaz bir huzur var.
bu  mutsuz halimde geçecek yerini başka  duygu alacaktır.
 Her an  nefesimizle, bedenimizle, duygularımızla  varız.




17 Ocak 2012 Salı

KURTARMAK


Hayatımız  bir şeylerlerle savaşarak ve kurtarmakla  geçiyor.
Bende  yıllar  öncesinde  hayatla savaş  halindeydim. Tüm hırsım ve egomla hayata karşı  savaş ilan etmiştim. Elime ne geçecek? Amacım kendimi  kurtarmak ama  neyimi kurtaracaktım ki; hayatla savaşırken, neyin savaşıydı? Sonunda  yenilgimi kabul  ettim ve devam  ettim yoluma…
İşimizi  ilerletmek için çaba halinde  olmak  var  birde savaşarak çabalarımız  var  ben  savaşlı çabalarımızdan bahsetmek istiyorum. Ekonomi ve  siyasette de çabalar  fazlasıyla  var  ya da  Evlilikler ve İlişkiler çabayla varlar! Nedir bu  Çaba?
Önce elde etmek, kazanmak için çaba,  sonra kurtarmak  için. Hükümete biri  adanacak  büyük  çabalarla  başa  gelmek  için didiniyor Ohhhhh!!!! Geldim  sonunda,  oturayım koltuğuma.  Süreç  işliyor ve  koltuk  çatırdamaya başlıyor. Başlıyor  üstündeki kurtarma  çabasına.  Koltuğu  kurtaracak kimse  geçmesin ben  korurum.  Dokunmayın O BENİM!
Kurtarmak istediği  koltuk mu kendi mi? Kim kime  dokunmasın.
İlişkiler  biraz daha farklı 2  taraf  arasında ilişki başlıyor, yanardağı uyandırır gibi lavlarındaki tüm enerji çevrende. Sen mutlu,  herkes mutlu.
Veeee zaman geliyor,  soğumaya başlıyor lavların yavaş yavaş uykuya  geçiyor yanardağ  ama  böyle sessizce  gitmek istemiyor. Patlamak istiyor aslında, sıkışmış halde savaşıyor  o enerjisiyle. Başlıyorsun SEN, BEN kargaşasına, kendinden uzak sadece karşındakini  eleştirir halde  devam  ediyor yaşantın.  Egolar  çatışmaya  başlıyor savaşın  içindesin artık.
Kurtarmak  seçeneğide var  ama kurtarmaya  çalışırken başlıyorsun; sen böyle  yaptın, sen böyle  yaparsan bende  böyle davranırım. Sen seversen  bende severim  vs…  uzar gider
İşte bunlarla  uğraşırken Hayat  devam  ediyor. Evren işliyor hep bizden önde gidiyor. Sen ister savaş  ister dur. Evren olması gerektiğiyle  var. Biten bitiyor,  devam  etmesi  gerekiyorsa istediğin kadar çırpın bitmiyor işte.
Sen,  Ben’le  kalmak yerine  içine  dön. Sadece kendinlesin ve  orada nefesinle kal. İşte  o  zaman yanardağın uykudan uyanıp enerjinle  yanmaya devam  edecek. Kimseye zarar  vermeden, yakmadan.  Hizaların  değişecektir bırak arada değişsin.  Sen  sen olduğun sürece,  savaşın, çabaların, kurtarmaların, hizaya girecek…… Kendinlesin.  
 18/01/2012
Burcu